!
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son günlerde, darbecileri anayasal güvence
altına alan geçici 15. maddenin kaldırılabileceğini, darbecilerin
yargılanabileceğini içeren açıklamalar yapmaya başladı. Aynı Baykal,
78’lilerin Darbeciler yargılansın çağrılarına, bu çağrılar toplumda yankı
bulduğu dönemlerde, adeta tehdit edercesine, ‘geçmişi kaşımayın’ diyerek
darbecilerden yana tavır koyduğunu da unutmuş görünüyor. 12 Eylül
faşizminin ve inşa ettiği 82 Faşist anayasasının himayesindeki darbe
düzeninin üzerinden koskoca 30 yıl geçtiği halde, başta CHP olmak üzere
bütün iktidar ve gerici, statükocu düzen partileri darbecilerin
yargılanması konusunda kıllarını bile kıpırdatmadan beklediler.
Ergenekon Davası’nın avukatı CHP’yle, savcısı AKP arasında sürüp giden
çekişmenin gölgesinde yaşanan bu tartışma ve ‘yeni’ söylemler, gerçekte
niyetlerinin hiç değişmediğini, ikisinin de darbe düzeninin daha da tahkim
edilerek sürdürülmesinden yana olduklarını üzerini örtemez.
Fırsatçı ve pragmatist CHP’nin yılan hikâyesine dönen ve kangrenleşen
Ergenekon yargılamalarında ortaya çıkan, toplumda rahatsızlık yaratan kimi
eleştiri noktalarını kaşıyarak öne çıkardığı, darbecilerin yargılanması
konusunu sadece 12 Eylülcülerin yargılanmasına indirgemeye çalıştığı,
Ergenekon temelli mevcut çeteci, darbeci yapının ise muhafaza altına
alınmasını içten içe arzu eden bir çabayı sürdürdüğü kimsenin gözünden
kaçmamaktadır. Baykal’ınki demokrasi aşkı değil, askeri vesayet rejimini
korumak kaygısı ve şimdiki darbecilerin diyetini eskimiş darbecilere
ödetme planıdır. Baykal, “ülkenin bekası” için, Ergenekon ve faili
meçhulleri yargılamaların dışında tutmayı yeğliyor.
Kuyruğuna basılmadıkça halklara yokluk sefalet, zulüm sunan, basıldıkça da
sadece kendini kurtarmak çabasıyla sıkıştıkça yeni bir anayasadan
demokrasiden özgürlükten bahseden AKP’nin bile gerisine düşen bir CHP’yle
bu ülke ve halklar ne kazanabilir? Daha fazla demokrasi ve özgürlük
talebinin muhalefetten gelmesi işin doğası gereğidir. O ise bunu çoktan
unutmuştur.
Bir diğer konu ise, bir muvazzaf albayın imzasıyla kamuoyuna yansıyan
andıç üzerinde yürütülen tartışmalardır. Belge sahte mi, değil mi, nerede
hazırlandı, vb. türünden sorularla yürütülen bir tartışma ortada olan
vahim tabloyu karartmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Durum gerçekten vahimdir. Vahim olan şey, belgenin sahte ya da gerçek
olması değil. Bu ülkede ordunun her an darbe yapabilme olasılığının mevcut
olmasıdır. Ve daha da vahimi, halkın bunu doğal karşılamasıdır. “Bizim
ordumuz darbe yapmaz, muhtıra vermez, andıçlar hazırlamaz” diyen herhangi
bir kimse bulabilir misiniz? Bu yüzdendir ki, faşizmin ve türevinin, aç
kurtlar gibi bu tepkisizlik ve olağan görmeden cesaretlenerek boğazımıza
saldırması tesadüfî değildir.
12 ETÖ’den (12 Eylül Terör Örgütü) ETÖ’ ye (Ergenekon Terör Örgütü)
uzanan yolda, geçmişiyle, karanlık ve kirli tarihiyle yüzleşmemiş, olan
bitenin hesabını sormamış bir toplumdan ileri tepkiler beklemek adeta
imkânsız gibidir. Bu yüzdendir ki, darbecilerle, oluşturduğu suç
örgütleriyle, siyaseti, hukuku, kültürüyle hesaplaşmak demokrasi
mücadelesinin en temel ve zorunlu görevlerinden biridir.
Elbette anayasanın geçici 15. maddesi kaldırılmalı, darbeciler
yargılanmalıdır. Ancak ülkenin üzerini gece karanlığı gibi örten 12 Eylül
anayasası kaldırılıp, üniformalı ve üniformasız tüm darbeciler
yargılanmadan, darbecilere verilen utanç unvanları geri alınıp
sokaklarımızdan, okullarımızdan, meydanlarımızdan darbecilerin isimleri
kazınmadan, faili meçhullerin, katliamların hesabı sorulmadan, darbeyi
kimsenin hayal bile edemeyeceği gerçek bir temizlik yapılmadan bu hesap
kapanmaz.
CHP Genel Başkanı Baykal’a bir önerimiz var: samimiysen 12 Eylül Faşizmine
karşı 30 yıldır bir türlü çıkamadığın şu er meydanına bir çık da görelim!
Devrimci
78’liler
Federasyonu
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder