22 Temmuz 2009 Çarşamba

Musul ve Kerkük’ü geri mi alıyoruz?

Bir koyup üç almak

“Bir koyup üç almak” sözünü ilk olarak Özal zikretmişti. 1991’de ABD’nin Irak’a ilk saldırısı gerçekleştiğinde Özal ve Türkiye’deki Amerikancılar Türkiye’yi savaşa sokmak istemişti. Irak’ın kuzeyinden Türkiye, güneyinden ise ABD girecekti. Özal’a göre Irak’ın kuzeyindeki “Kürt akrabalarımız” bizi kucaklayacaktı. ABD de Saddam’ı devirince Türkiye’ye Musul ve Kerkük’ü armağan edecekti. Türkiye bir federasyona dönüşecek, “Kürdistan” Türkiye’nin himayesinde kurulacak, bunun karşılığında da sınırlarımız genişleyecek ve güya petrol içinde yüzecektik.

Elbette ki bu en adisinden bir propagandaydı. Özal’a ve yandaşlarına göre sanki Bush ile Özal bir masaya oturmuş, yanlarına Barzani ve Talabani’yi almışlar bir antlaşma imzalamışlar, Irak’ın kuzeyini Türkiye’ye katmışlar ama bir tek Kemalistler ve dar kafalı askerler yüzünden bu gerçekleşmemişti. Oysa tabii ki bunların hepsi yalandı.

Düşünsenize, ABD 3.000 km öteden gelecek, uçak gemilerini getirecek, yüz binlerce askeri Ortadoğu’ya yığacak, bilmem kaç trilyon dolarlık savaş bütçesi hazırlayacak, ne için? Türkiye’nin sınırları genişlesin diye! Bir insanın böyle bir şeyin doğru olduğunu düşünebilmesi için ya doğuştan salak olması ya da aşırı Amerikancılıktan akıl sağlığını yitirmiş olması gerekir.

Özal’ın 1’e 3 propagandası tamamen Türk kamuoyunu yanıltmak için ortaya atılmış bir palavraydı. Nitekim Türk milleti aptal olmadığı için bu gaza bir tek medyadaki Amerikancılar gelmişti: “Fırsat kaçıyor, tren kaçıyor v.s.” Bu yalanlarla Türkiye’yi ABD saldırısına alet ettiler.

Sonunda 1991’de ne oldu? Irak fiilen bölündü. Saddam’ın askerleri Irak’ın kuzeyine giremez oldu. ABD önderliğindeki koalisyon güçleri Çekiç Güç adı altında Türkiye’ye yerleşti ve Kuzey Irak’a “kalkan” oldu. Ama bu güç sadece Barzani ve Talabani’ye değil aynı zamanda PKK’ya da kalkandı. PKK terörü o zaman ABD silahlı güçleriyle temasa geçti. Türkiye tarihinin en kanlı terör olayları yaşandı. Ve o zamandan beri Kuzey Irak Türkiye’ye saldırı üssüne dönüştü.

İşte bir koyup üç almak kısaca buydu. Kazanan gerçekten de Özal’ın “Kürt akrabaları” oldu.

Amerikancı aptallık

Amerikancılık öyle sığ ve düşük bir zeka düzeyini yansıtıyor ki, 20 yıldır aynı masala inanıp bir de bunu bize stratejik deha diye satmaya çalışıyorlar.

İşte son örnek… Anadolu Ajansı, Uluslararası Kriz Grubu isimli bir think-tank kurumunun raporunu ele geçirmiş (internette zaten yayınlanıyor niye ele geçirmişler ki!). Bu çok önemli ve gizli rapora göre, Kuzey Irak’taki Kürtler düşünmüşler taşınmışlar, “bu iş böyle olmuyor bari biz Türkiye’ye katılalım” demişler.

Palavraya bak! Ama olsun bütün gazeteler bir ertesi gün aynı tornadan çıkmış gibi aynı manşeti attı: “Barzani’nin hesabı Türkiye’ye katılmak.”

Onca olay oldu, Irak işgal edildi, üçe bölündü, adamlar resmen kendi devletlerini kurdular, PKK’ya kol kanat açtılar, Kandil’i Türkiye ve İran’a saldırı üssü yaptılar, hatta burası için gerekirse savaşırız dediler. Ama Türkiye’deki Amerikancılar hâlâ yirmi yıl öncesinin tekerlemesine devam ediyorlar: “Kuzey Irak’ta Kürdistan kurulsun, Türkiye’ye katılsın.”

Uyanın uyanın… Üsküdar’da sabah oldu. Adamlar zaten kukla Kürt devletini çoktan kurdular. Hem de Türkiye’ye, İran’a, Irak’a, Suriye’ye ve tüm Ortadoğu’ya rağmen. 200 bin Amerikan askeri niye girdi Irak’a zannediyorsunuz?

Amerikancımıza göre koskoca savaş Türkiye’ye toprak kazandırmak için yapılmış. Bu inanılmaz derecede mantıksız tez, ne yazık ki, Türkiye’de son derece yaygın. Bunu ilk Özal ortaya attı. Sonra Perinçek “Kürdistan’ı Türkiye’ye kurduracak, sonra da federasyon olarak bize bağlayacaklar” diye tutturdu. Yalçın Küçük ise “Ya Musul ve Kerkük’ü alırız ya da Diyarbakır’ı veririz” diye aynı tezi yineleyip durdu.

Kimisi sözde ABD’ye karşı çıkmak adına, kimisi ise Amerikancılık yapmak adına bu son derece saçma tezi sürekli önümüze sürüyorlar.

Peki, ABD gerçekten Kuzey Irak Türkiye’ye katılsın istiyor mu?

Peki ya Kürt aşiretleri? Onlar da acaba TC vatandaşı olmak için mi Irak’a ihanet edip, ABD’nin kucağına oturdular?

Ve şu meşhur rapor nedir, aslında ne diyor?

Oradaki “akrabalarımız”

Bilindiği gibi bazı “devlet adamları” Türkiye resmen kukla Kürt devletini tanısın istiyor. Özal’dan sonra en çok Abdullah Gül “oradaki akrabalarımızdan” bahsetti.

“Akraba” dedikleri ise Barzani ve Talabani aşiretleri… İddiaya göre bu aşiretler aslında bizimle kan akrabasıymış. Aslında bizi çok seviyorlarmış. Erbil’deki bakkallarda Türk çikolataları, sakızları ve deterjanları varmış. TV’lerinde bizim dizileri izliyor, habire İbrahim Tatlıses dinliyorlarmış. Şimdi şu son raporun dediğine göre de Türkiye’nin iyice çekim alanına girmişler. Irak’tan kopup Türkiye’yle birlikte AB’ye girmek istiyorlarmış.

Peki bu “akrabalar” madem bizi bu kadar çok seviyor, neden sürekli Türk bayrağı yakıyorlar?

Yoksa yine Türkiye’deki Kürtlere mi özeniyorlar?

Veya bu “akrabalar” neden PKK’ya kucak açmış, Mehmetçiğe ölüm kusuyorlar?

Yoksa “akrabalık” yetmedi, kan kardeşi mi olmak istiyorlar?

Hepsini bir yana bırakalım, gazeteler Barzani’nin Türkiye’ye katılmak istediği palavrasını manşete taşıdıkları gün, iç sayfalarda küçük bir haber yer aldı. Peşmergelerin işgali altındaki Türk kenti Telafer’deki patlama sonucunda 35 kişi hayatını kaybetti. Bunlar Irak’ın kuzeyinde binlerce yıldır yaşayan diliyle, kanıyla, canıyla öz be öz Türkler…

Kerkük’te, Telafer’de Türk kanı akıtan Barzani “akrabamızsa”, ölen Türkler ne? Onlar can düşmanımız mı?

Kürtler Irak’ın kuzeyinde ABD desteğini yanlarına almış sürekli Türk ve Arap mahallelerine ve köylerine saldırıyorlar. Kelimenin tam anlamıyla bir etnik temizlik yaşanıyor. İnsan merak ediyor. Acaba Irak’ta saldırdıkları Türk köyleri yetmedi mi? Niye Türkiye’ye katılmak istesinler ki?

Musul’u bize vereceklermiş

Ama olsun… Barzaniler tüm bunları yapadursun, ABD’de bir rapor yayınlanmış ya… İşte ona göre Kuzey Irak Türkiye’ye katılacakmış. Hatta Barzani bunu istiyormuş.

Hiçbir ülke herhalde bu denli çürük mantıkla siyaset yürütemez. Ama Fatih Altaylı gibilerine bakarsanız aslında o böyle olacağını yıllar önce görmüş, Kürtlerle federasyon istemiş ama ona hain demişler.

Oysa şimdi ABD de onun görüşünü kabul ediyormuş. Dün hainken bugün kahraman olmuş. Neden mi? Çünkü Fatih’e göre “Bazen ihanetle kahramanlığı ayıran çizgi çok incedir.” Tabii Fatih bu yüzden arada sırada hainlik yaparsa, kendisini hoş görmemizi istiyor herhalde.

Megalomanlıkla dangalaklık arasında da çok ince bir çizgi var herhalde. Elbette ki ABD Fatih’in değerini anlamış, tüm stratejilerini gözden geçirmiş ve Kürtleri Türkiye’ye katmaya karar vermiş olabilir. Ama bu son derece düşük ihtimal…

Peki, şu meşhur rapor ne? Bir kere ABD’de binlerce think-tank kuruluşu var. Bu raporu hazırlayan da onlardan sadece biri… Ayrıca bu kuruluşların her biri yılda yüzlerce rapor hazırlar. Etti sana 100 binlerce rapor. Her birinde bir olasılık değerlendirilir, ortaya bir varsayım atılır, bu varsayım etrafında alternatif senaryolar üretilir.

Sonra da birileri bu “çok gizli” raporu basına sızdırır. Balıklar oltaya atlasın diye. Artık herkes bir tarafından tutar raporun, salladıkça sallar.

Oysa bu kuruluşların hiçbiri ABD’nin askeri stratejisini belirlemez çünkü öyle olsaydı Pentagon’a ve Beyaz Saray’a gerek kalmazdı. Bu kuruluşların raporlarını Pentagon hiç mi değerlendirmez? Elbette ki okuyorlardır. Hatta para verip yazdırıyorlardır. Ama bizim de kendi kafamız var değil mi? Her yazılana inansak ne gerek kalırdı beyin denen organa?

Medyadaki Kürtçü ve Amerikancıların balık gibi atladığı raporun adı, “Tetik Çizgisinde Bela: Irak ve Kürtler”

Rapor gizli falan da değil. Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) internet sitesine giriyorsunuz, şakır şakır okuyorsunuz.

Rapor 42 sayfa ve sadece bir sayfasında bizim medyanın üstüne atladığı Türkiye’yle ilgili bölümler var. Burada da yazan şu; adı belli olmayan ve güya Barzani’ye yakın bir Kürt demiş ki:

“Bağımsız olmak hakkımız, fakat bu olmazsa ben Türkiye ile olmayı Irak’la birlikteliğe tercih ederim. Çünkü Irak demokratik değil. Tek çıkış yolu bölgenin ‘Musul vilayeti’ adıyla Türkiye’ye, Türkiye’nin de kendi içindeki Kürtlerin durumuna çözüm olarak AB’ye katılmasıdır.”

Bir de Barzani’nin özel kalem müdürü Fuat Hüseyin şunları söylemiş:

“Eğer Şiiler İran’ı, Sünniler de Arap dünyasını seçerse, Kürtler de Türkiye ile yakınlaşırlar. Türkiye’nin de Kürtlere ihtiyacı olur. Birbirimizi sevmiyoruz ama sevmeye de ihtiyacımız yok. Amerika Bağdat’tan geri çekildiğinde, çatışma yaşanacak, Türkiye’nin de başka bir şansı olmayacak. Kürtler bu şartlarda Türkiye’nin koruması altında rahat ederken, bunun karşılığında Türkiye, Kerkük’teki dev rezervler dahil, Irak’ın kuzeyindeki bölgenin petrol ve doğal gazına doğrudan erişim imkanı elde edecek ve dolaylı yollarla Kerkük’e sahip olacak.”

Evet biri ismi belirsiz, diğeri ise yetkisi belirsiz iki isimden iki alıntı. 42 sayfalık raporda Kürtler Türkiye’ye katılmak istiyor diye başka hiç ama hiçbir şey yok. Ama olsun.

Kuzey Irak’taki “akrabalarımız” zaten hep bize katılmak istiyor. Raporda yazsa ne yazar yazmasa ne yazar. Biz yine Barzani’yi destekleyeceğiz.

Raporun gerçek içeriği

Madem bir rapor etrafında bunca fırtına koptu. Biz de gerçekten bu raporda ne yazıyor biraz bahsedelim ki, Türk basınına bir katkımız olsun.

Raporun temel kapsamı adından da anlaşılabileceği gibi Irak’taki Araplarla Kürtler arasındaki çelişkiler. Türkiye ile ilgili bir rapor değil.

Rapor ABD birlikleri Irak’tan çekilince, Kürtlerin olası bir saldırı anında ne yapabileceği üzerine odaklanıyor. Bu da ilginç bir konu gerçekten…

Amerikancı basınımıza göre Kuzey Irak çoktan Türkiye’ye katıldı, hatta adamlar Musul ve Kerkük’ü de bize verdiler. Ama işin püf noktası da bu… Bir kere Musul’u sana Barzani istese de veremez çünkü kendi şu anda Musul’a giremiyor.

Musul’da Arap nüfus çoğunluğu var ve Arap direnişi, ABD birlikleriyle Peşmergeleri çoktan yıldırdı. Barzani’nin Musul’da hiçbir otoritesi yok.

İkincisi Kerkük meselesi… Rapora göre Musul’u kaybettiği gibi Peşmergeler her an Kerkük’ü de kaybedebilir. Çünkü burada da ancak ABD desteğiyle durabiliyorlar. Hatta rapor, Kerkük’ü Kürtlerin zapt edememesi durumunda neler yapılabilir, bunu araştırıyor.

Rapora göre ABD birlikleri Irak’tan çekilince Şii ve Sünni Arapların ilk işi neredeyse Bağdat yakınlarına kadar güneye sarkan Peşmergeleri kovalamak olacak. Sözde Kürt parlamentosu ise kabul ettiği yeni “anayasayla” “Irak Kürdistanı” sınırlarını Osmanlı dönemindeki Musul vilayeti olarak kabul etti. Buna göre sadece Musul ve Kerkük değil, Suriye ve İran sınırının büyük kısmı sözde Kürdistan’a bağlanacak. Bağdat’taki işbirlikçi Maliki hükümeti bile bunu protesto etti ve böyle bir sınır kabul etmediklerini duyurdu.

İşte raporumuz diyor ki; “Türkiye Kürtlerin geleneksel düşmanı (bu kelime aynen raporda geçiyor) olabilir ancak AB’ye uzanan enerji hatlarını içerdiği için ve Bağdat’a karşı bir denge unsuru olarak Kürtler Türkiye’ye yakınlaşabilir.”

Yani rapor açıkça Türkiye ile Kürtler düşman ama zor duruma düşen Kürtler taktik geliştirsin diyor. Bu kadar basit…

Ne halleri varsa görsünler

Rapordan öğrendiğimiz başka bir konu ise AKP iktidarının açıkça kukla Kürt devletini tanımak, hatta Musul- Kerkük petrollerine Barzani’nin el koyup, Türkiye’ye satmasına göz yummak noktasına geldiği. Yürütülen gizli görüşmelere göre AKP, Barzani’yi Kerkük’te destekleyecek, karşılığında petrolünü satacak. Yani Kürtlerin Türkiye’ye katıldığı, ABD’nin Türkiye’yi Kürtlerin hamisi yaptığı falan yok. Sadece bir AKP ihaneti daha söz konusu…

Bırakın toprak kazanmayı, Türkiye, ABD’nin “Büyük Kürdistan” projesine göre Kürtlerin toprak istedikleri bir ülke. Rapor “düşman” bile olsa Kürtlerin Türkiye’den yararlanabileceğini belirtiyor ki, bu da çok mantıklı. Çünkü Türkiye’yi AKP zihniyetindeki işbirlikçi hainler yönettikçe istediklerini bizden alabilirler. Yani bize katılmalarına hiç gerek yok.

1991-2003 arasında Barzani ve Talabani’ye tüm korumayı sağlayan Türkiye değil miydi sanki? Türkiye bugüne kadar bu Türk düşmanlarını desteklemekle ne kazandı ki bundan sonra kazansın.

Zaten ABD asla Türkiye’ye bağlı bir Kürdistan kurmak istemiyor. ABD deli mi kendi elleriyle Türk ordusunu Kerkük’e soksun. ABD “Büyük Kürdistan” istiyor. Bunun için Irak’tan çekilen ABD ordusu, Kuzey Irak’ta dünyanın en büyük ABD üssünü inşa ediyor. ABD Irak’a sadece ve sadece kukla Kürt devletini kurmak, Irak’ı parçalamak için girdi. Ve nitekim çıkmadıkları tek bölge Kuzey Irak oldu. Çünkü burası Irak, İran, Türkiye ve Suriye’ye saldırmak ve “Büyük Kürdistan”ı kurmak için en önemli stratejik üs, ikinci bir İsrail haline geldi. Hiç ABD oradan çıkıp, Türkiye’yi buyur eder mi?

Ancak raporun doğruladığı önemli bir husus var. TÜRKSOLU daha önce yazmıştı. Irak’ta Arap-Türkmen ittifakı ve Kürtlere karşı ortak direniş kaçınılmaz olarak gerçekleşecek. ABD Irak’tan çekilip, Kuzey Irak’a yığınak yapsa bile bu kaçınılmaz.

Böyle bir durumda Türkiye’nin illa yeni bir strateji benimsemesi gerekiyorsa bu açıkça Kürtlere karşı Arapların ve Türkmenlerin desteklenmesidir. Diyarbakır’a uzanmaktan bahseden Barzani, Musul ve Kerkük için savaşsın. Görelim bakalım gücü neymiş? Biz ABD birliklerine Irak’ı dar eden direnişçilere 1’e 10 veriyoruz. Nasıl tam Özal’ınki gibi oldu değil mi?

Buna Amerikancılar kaos senaryosu diyor. ABD birlikleri Irak’tan çekilirse kaos çıkabilirmiş. Türkiye bu tür bir “kaos”tan ancak ve ancak fayda sağlar. Biraz da Kürtlerin rahatı bozulsun.

Kürtler endişelenmekte haklılar; çünkü gerçekten de Musul ve Kerkük’te tutunamayan Kürtler kuzeyde de çok uzun bir süre ayakta kalamazlar. Tamamen yapay ve ABD desteğiyle ayakta duran ajan bir yönetimden bahsediyoruz.

Türkiye kesinlikle kendisine düşmanlık ve kandan başka bir şey vermeyen bu kukla Kürt devletine destek olmamalı, tersine onları ambargo altına almalıdır.

Yok efendim, bizim bisküvilerimizle besleniyorlarmış, bizim beyaz eşyalarımızı alıyorlarmış, bize çok bağımlıymışlar… İyi ya, keselim şunları beslemeyi. İşte size basit ve doğrudan bir strateji… Kuzey Irak’a ambargo uygula, görelim bakalım Kerkük’e, Telafer’e saldırabiliyorlar mı? Kandil’de PKK’yı besleyebiliyorlar mı?

ABD yıllarca Arapları böldü. Sünni-Şii çatışması sayesinde Irak’ı parçaladı. Hadi bakalım şimdi de Araplar yüzlerini Kürtlere dönsünler. Bize de Türk öldürmekten başka bir işe yaramayan bu Kürt “akrabalarımıza” tek bir söz söylemek kalıyor:

“Ne haliniz varsa görün!” ALİ ÖZSOY

Hiç yorum yok: