Çocuk öykü’ye mektup var. Cezaevlerinden yazılan, duygu yüklü bu mektupları sizinle paylaşmaya devam ediyorum. Mektuplardan birer paragraf seçtim. Mektupların bütününü okuduğunuzda daha iyi bir dünya uğruna mücadele ederken tutsak düşen bu arkadaşların onyıldır, onbeş yıldır yatmalarına rağmen hala hayata ve insana olan inançlarını koruduğunu göreceksiniz. Bir kartpostal yollamak istersiniz diye adreslerini veriyorum. Yeni gelen mektupların bütününü www.adilokay.com sitesinde bulup okuyabilirsiniz.
TUNCAY GÜNDOĞAN- E TİPİ KAPALI CEZAEVİ -C/10- MARDİN
Ben seni çocukların güller açan yanağında
Parlayan gözlerinde,yumuşacık saçlarında
Pırlanta gibi parlayan ve su gibi berraklığında
Coşkunun selinde…
Ben seni hayalinde yaşıyorum.
Ben seni ufacık kalpli Öykü’lerin dünyasında ve yarınlarda yaşıyorum.
Merhabalar Öykü’cüğüm. Sana bir şiirle merhaba demek istedim. Ama şiir yazmayı pek beceremedim. Onun için başka bir arkadaştan yardım istedim. Önce mız mız etti. Ama şiirin küçük kalpli ama umudu büyük tatlı bir yoldaşa olduğunu söyleyince mız mızlığı bırakıp yazmaya başladı. Tabi borcumu bir teşekkürle ödedim.
LAMİA ASO- E TİPİ KAPALI CEZAEVİ -B/7- SİİRT
Sevgili Öykü, Can dembaş, Evet, kendimi de kısa bir iki cümleyle tanıtayım. Ben küçük güneyde dünyaya geldim. Aynı zamanda Afrın’lıyım. 1994’te kuzeye geçtim ve aynı yılda yakalandım. 15 yıldır zindandayım. Toplu olarak 36 yıl ceza aldım. Ama bu ceza benim için hiçbir şey ifade etmiyor. İnsan ruhsal ve düşünsel olarak halkıyla yaşadığı zaman, hiçbir ceza o insanın ruhunu tutsak alamaz. Ve her zaman kendini özgür ve umutlu hisseder. Biz de böyle yaşıyoruz… Enerjimizi, gücümüzü halkımızdan alıyoruz. Zaten, insan kendi öz halkıyla bütünleştiğinde hiçbir engel onu tutamaz; büyük bir aşkla yaşama bağlanır; yılmadan, bıkmadan savaşır. İşte yaşam felsefemiz de budur.
BEHRUZ ŞOCAİ- E TİPİ KAPALI CEZAEVİ -C/10- MARDİN
‘Umudu yüzünde, güneşi gözlerinde
Özgürlüğünde, yüreğinde
İnsanlığı öykülerde yaşamak
Meleklere has birşeydir’
Bu meleklere ulaşmak senin gibi özü tertemiz insanlarla empati ve sempati kurmaktan geçer. Bizler de bu mutluluğa ulaşmak için senin gibi minnacık meleğe ‘merhaba’ demek istedik. MERHABALAR Öykü’ler diyarına.
ABDULLAH ÇELİK. ADIYAMAN E TİPİ KAPALI CEZAEVİ. C-17. ADIYAMAN.
“Sevgili Öykü Merhaba, (…)Biliyor musun Öykü, çocukluğumu bile tam yaşayamadım. Sen çok şanslısın. Hiç olmazsa oynayacağın bir park var, bizim o da yoktu. Çocuklukta biz Yılmaz’cıydık, zengin çocukları da Cüneyt’çiydiler. Onlarla hep kavga ederdik. Geçenlerde rüyamda erik aşırdığımı gördüm. Birgün bahçeden erik aşırmıştım, bekçi beni yakalamıştı, bir güzel dövmüştü. Bak geçen gün, idareye ‘bize erik getirin’ dedik, ‘yasak’ dediler. Herşey yasak, yasak ve yine yasaklar listesine giriyor…”
ABDUL VAHAP NARİN. 2 NOLU F TİPİ CEZAEVİ. KIRIKLAR / BUCA/ İZMİR.
“Merhaba Canım Yeğenim Öykü Okay, Bizim gibiler de bu adaletsiz gidişata ‘dur’ demek için cezaevine girmişlerdir. Bu nedenledir ki, yaklaşık 13 yıldır cezaevinde yatmaktayım. Cezam müebbettir. Ben çıkana kadar sen kocaman bir kız olursun belki. Çünkü daha 18 yılım var. Bu nedenle cezaevlerini, F tiplerini, M tipleri gibi cezaevi tiplerini şu an sana anlatma gereğini duymuyorum. İleride bu tipleri kendin daha iyi anlamış olursun. İyi tarafının olduğunu hiç düşünme. Çünkü mikroskopla arasan iyi tarafını bulamazsın. En iyisi sen ve senin gibi minikler bu tipleri düşünmek yerine, o güzelim temiz havayı, çiçeklerin kokusunu koklayarak doya doya içine çekip, kendi güzel geleceğini düşünmelidir…”
MEHDİ BOZ. F TİPİ HAPİSHANE. C 12 – 103 BOLU
“Merhaba Sevgili Öykü Can, Geçen gün o çok güzel mektubunu aldım ve öyle bir sevindim ki, adeta dünyalar benim oldu. Mektubunu yanındaki diğer abilere de okudum. Onlar da çok sevindiler. Biz de seni ve bütün çocukları seviyoruz. Söz hapishaneden bir gün çıkarsak senin ziyaretine geleceğiz. (…)Taş atan çocuk kardeşlerine de kart yazdın mı? Onlar da bizim gibi politik tutsak çocuklar. Birbirleriyle dayanışma içerisinde olmaları gerekir….”
M. NURİ ÖZEN/ F TİPİ CEZAEVİ/ BOLU
“Sevgili Öykü Merhaba,1 Mayıs vesilesiyle gönderdiğin mektubu aldım. İşçi bayramı için söylediklerini, babanın şiirlerini, hapishanede kalan ağabeylerin - ablaların için söylediklerini tekrar tekrar okudum. (…)Bizim ne yaptığımızı sormuşsun. Baban cezaevlerini biliyor, ama F Tipleri çok farklı. Bırakmıyorlar arkadaşlarımızla bir araya gelip konuşalım, top oynayalım. Yaramazlık yapıyormuşuz diye, disiplin cezası veriliyor. Biz de kızıp kitap okuyoruz! Sonra yazı yazıyoruz. Resim yapıyoruz bazen. Bazen bağlama çalıyoruz. Tek kişilik hücrede tutulduğumuz için kimseyi rahatsız etmiyoruz ayrıca!...”
SİNAN BÜLBÜL/ E TİPİ CEZAEVİ/ 34. ODA/ MUŞ.
“Merhaba can dostum Öykü, (…) Elbette hiç birimiz cezaevinde kalmak istemeyiz. Ancak belirttiğin nedenler yüzünden kalmak durumundayız. Hiç birimiz gönüllü kalmıyoruz. Bir gün çıkarsak seninle 1 Mayıs Bayramında birlikte kutlamalara katılırız … Adil abimin zahmete katlanmasına gerek yoktu. Daha önce ‘Konuşan Fotoğraflar’ adlı kitabını yollamıştı. Yaşadığımız, belleğimize kazınan her şeyi bize hatırlattığı için minnettarız. Ütopyalarımız var. Bu uğurda yaşıyor, her geçen gün hayallerimizi daha da diri tutmaya çalışıyoruz. Mektubundan üç gün sonra iki adet daha kitap göndermişsiniz. Niye böyle zahmetlere katlanıyorsunuz. Vallahi mahcup oldum. Gerçekten ne kadar teşekkür etsem azdır. ”
HAYDAR SÖNMEZ- H TİPİ HAPİSHANE C-1 ERZURUM
Canım yeğenim, Sevgili Öykü’cüğüm, Erzurum’dan kucaklar dolusu selam ve sevgilerimi yolluyorum. Burada bir sürü amcan var. Hepsi seni fotoğraflarından tanıyor. Ve çok seviyor. Fotoğraflarını paylaşamadık. Mektubunu onlara da okudum. Çok sevindiler. “Güzeller güzeli yeğenimiz bize çok güzel bir mektup yazmış, çok sağ olsun”, dediler. Hepsi seni özlemle öptüğünü söylüyor.Hep buralarda kalmayacağız!.. Elbet bir gün seni görmeye geleceğiz. O zaman Güneş ablanla birlikte hem parka hem de denize gideriz. Çadırlar kurarız. Deniz kenarında piknik yapar, gece ateşler yakarız. Yıldızları seyredip türküler söyleriz. Ben bağlama çalarım. Türkü söylerim. Siz de en güzel türkülerden söylersiniz. Sonra şiir okur baban bize. Belki annen öyküler, masallar anlatır bize, yarına, güneşli güzel günlere dair…
KASIM KARATAŞ- H Tipi Cezaevi- G Blok, 5. Oda- GAZİANTEP
Sevgili Öykü’cüğüm, Seni özlemle kucaklayıp öpüyorum. On sekiz yıllık cezaevi yaşamımda, senin yaşında bana mektup yazan hiçbir arkadaşım olmadı. Küçük arkadaşlarım oldu, ama bana mektup yazmadılar. Sen bir ilksin. Bu anımı hiç unutmayacağım. Anlattıkların ise bambaşka bir temizlik, saflık ve güzellik içeriyor. Mektubunu buradaki bir çok arkadaşıma okumaları için verdim. Hepsi de mektubunu çok beğendi ve seni çok sevdiler. Hediye olarak gönderdiğin kitabın benim için ayrı bir önemi var. (…)Buradaki arkadaşlarım da seni çok seviyorlar. Ben onlara hava atıyorum: ‘Benim Öykü isminde bir arkadaşım var. Çok zeki, yetenekli ve tatlı. Bana mektup yazdı, kitap gönderdi. Var mı sizin de böyle tatlı ve güzel bir arkadaşınız?’. Hepsi de‘yok’ diyorlar. Ha bir de, iki tane kuşum var. Birinin adı Berfin, birinin de Cudi. Ben ‘Öykü’ deyince, Cudi de ‘Öykü, Öykü, Öykü…’diyor. Yani senin ismini söylüyor. Kuşum Cudi de seni çok seviyor. Bir de çiçeğim var. (Onları çok seviyorum, ama en çok seni seviyorum). Her gün suluyorum. Toprağını eşeliyorum. Çiçek açınca güzel koku veriyor.
BARIŞ AÇIKEL- 2 NO’LU F TİPİ- B1-7/8- PK:145- 4100 - İZMİT
Merhaba Öykü. Uzak bir şehirden geliverdi, kuğu gibi güzel bir kız hücremize. Ey solgun-kirli cam, volta adımlarımla silikleşen beton, ömrümü törpüleyen ranzam! Evvel zaman içinde çıkıverdi bir kız. Masallardan bile güzel, bir pamuk prenses, O!.. “Açıl susam”, dedik, açıverdi yüreğinin tüm kapılarını. Sorduk: “Adın ne?”. İki siyah gözbebekleri gülümseyerek: “Öykü”, dedi. “Duyduk duymadık demeyin”, bir uzak şehirden, Öykü geldi. (…) Hücrem bir şiir bahçesine döndü. -Tabii ki-, şikayetçi değilim-.Tam tersine bir çocuk kadar sevinçliyim. En büyük mutluluk da, bu şiirleri, kendisi –şimdilik- küçük ama yüreği bir masal kadar güzel olan Öykü arkadaşın göndermesi. Haa, bir de balon gönderecek misin? Şimdiden merak eder oldum, hangi renkte göndereceksin balonu? Önce oğul Adil OKAY’ın ‘Ah Çocuk’, sonra baba Süleyman OKAY’ın ‘Sevda Tutuklanamaz’ şiir kitaplarını aldık. Ne güzel bir şey babadan oğula geçen bu sevda ve yazma-üretme duygusu. Sanırım –biraz daha büyüyünce- sen de Öykü, bir şiir kitabı çıkarırsın.
HASAN GÜLBAHAR- 1 NOLU F TİPİ CEZAEVİ KOCAELİ
Öncelikle Har dergisi ile kartını almıştım. Öykü’nün mektubunu almak ayrıca mutlu etti beni. (…)akşam dergileri, gazeteleri verdiler. Devrimci Demokrasi adlı dergide senin kadın sorunuyla ilgili son yazdığın kitabın tanıtımıyla karşılaştım. Dilerim Filistin Günlüğü’nün genişletilmiş ikinci baskısı da yakında piyasaya çıkar. Tabi şu tiyatro oyunu çalışmanızda çok isabetli. (…) Öykü’cüğün “Ben söyleyeyim siz benim adıma amcalarıma yazın” demesi gönlümü şenlendirdi. Sırtımız yere gelmez artık.
İBRAHİM ŞAHİN- 1 NOLU F TİPİ CEZAEVİ KOCAELİ
“Dal dersen dal / kök dersen kök/ sürgün ağacıyım odalarda/ zaman kapımda eşik/ ne sürgün geçer/ ne zaman benden/ ben geçerim/ terk edip bütün odaları/ sürgünden ve zamandan…”
Merhaba sevgili Adilcan, sana yüreğimin aydınlık yanından sevgi ve selamlarımı yolluyorum. (…) nisan ortalarında ancak güneşi görebildik. Demek ki içimizdeki güneş olmasa donarmışız buralarda. Mektuplarınız olmasa çiçekleri unuturmuşuz. Şu an finallere hazırlanıyorum. (üniversiteliyim ya) ondan sonra sanat tarihi II. cildine başlamayı planlıyorum. Eğer feodal, kapitalist, sosyalist, Rönesans ve İslam sanatı ile ilgili kaynak kitap yardımın olursa memnuniyetle kabul edeceğim. (…) Öte yandan yayınevinde basılmayı bekleyen bir şiir kitabım ve elimde üç dosya daha var. (…) Yolların tükenmesin. Sevgiyle…
Adil Okay
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder