3 Temmuz 2009 Cuma
EMPERYALİZM VE DEMOKRASİ
Avrupa’yı ve Amerika’yı kimileri “demokrasinin beşiği” kimileri “geleceğimiz, haklarımızın garantisi”, kimileri ise “refah ve mutluluğun, hayallerinin gerçekleşeceği ülkeler” olarak gösteriyor. Eğer AB’ye girmek isterseniz mutlaka “insan hakları” ve “demokrasi” standartlarınızın da yüksek olması gerekiyor... Yoksa dünyada “demokrasi”nin ve “insan hakları”nın gelişmiş olduğu AB standartlarına uymadığınız için sizi AB’ye almazlar. Bu değerlendirmeler neredeyse her gün farklı biçimlerde medyada, gazetelerde yer alıyor. Herhangi bir olayda Avrupa’nın, Amerika’nın demokrasileri örnek gösteriliyor. Gerçekten öyle mi? Amerika, AB üyeleri olan İngiltere, Almanya, Fransa ve diğerleri “demokrasilerin beşiği” mi? Tarihleri, zenginlikleri halkların kanları üzerine kurulmuş bu ülkeler “demokrasinin kaleleri” mi? Eğer böyleyse, o zaman demokrasi nedir? Halkların düşmanı olan emperyalizmle demokrasi nasıl bir arada olabiliyor? Bu ülkelerin şefleri bangır bangır bağırıp ne kadar “demokrat”, ne kadar “insanlığın çıkarlarını düşünen” rejimlerin başında olduklarını söylüyorlar. Yoksa dünya tersine mi döndü? Yoksa tarih bilinçleri mi silindi? Bu haydutların kimisi; “Diktatörlüklerin iktidarda kalmak için halklarına zulmetmedikleri bir dünya için savaşıyoruz” diyor. Kimileri, “gençliklerinde radikal solcu bir öğrenci olduğunu ve geçmişinde devrim için savaştığını” söylüyor. Kimisi gençliğinde “savaşa karşı olduğunu” söyleyerek katliamcı yüzünü aklamaya çalışıyor. Neden bu demokrasi hayranlığı, neden bu demokrasi havariliği? Bunlar ne zaman demokrasiyi ağızlarına alsalar mutlaka altından başka bir şey çıkıyor. Yine bu demokrasi maskesi altında neler var? Kimin demokrasisini tartıştırıyorlar? Ne için tartıştırıyorlar? Son on yılda Irak’ta ilaç ve gıda ambargosu nedeniyle 500 bin çocuk öldü, taş üstünde taş kalmadı. Ülkeleri işgal ediyorlar. Dünyada yaşanan her türlü pis işin altında onlar var: Tüm dünyayı arka bahçesiymiş gibi kendi müdahale alanı görüp işgal ediyorlar. Ülkeleri bombalıyorlar binleri onbinleri katlediyorlar. Peki bu demokrasi mi? Demokrasi ise kimin demokrasisi? İşgal edip katledenlerin mi? Yoksa kendi ülkelerinde işgale uğrayıp, katledilenlerin mi? IMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist kurumları aracılığıyla sürdürdükleri sömürü politikalarının sonucu işsizlik, kıtlık, açlık çığ gibi büyüdü, milyarlarca insan açlıkla boğuşuyor. Peki bu demokrasi mi? Demokrasi ise kimlerin demokrasisi? Yine “demokrasi beşiği” ABD’de bir tekelin sermayesi üç kıtanın gelirine eşit. 200 milyondan fazla insan köle olarak yaşıyor. Tıpkı kölecilik dönemindeki gibi. Hem de 2000’li yılların dünyasında yaşanıyor bunlar. Hem de “demokrasi beşiği” bu ülkelerin teknolojilerinin devasa boyutlarda gelişmesinden çokça övünürken. Peki bu demokrasi mi? Demokrasi ise kimin demokrasisi? İnsanları köleleştirenlerin mi yoksa köle olanların mı? Tüm bunlara neden olan, tüm dünya halklarını iliklerine kadar sömüren, dünyayı halklara zindan eden, üç-beş emperyalist ülke demokrasi beşiği olabilir mi? Dünyamızda tüm bunlar yaşanırken ve her şeyde bunların parmağı varken nasıl oluyor da, dünya halklarına bu konuda nutuk atabiliyorlar? Varlık koşulu sömürüye, işgale, kana dayanan emperyalizm nasıl demokrasiden yana olur? Unutturulmak istenen nedir? Bulandırılmak, çarpıtılmak istenen ne? Demokrasi Havariliği Emperyalizmin Değiştiğini mi Gösteriyor? Diyorlar ki, “artık dünyada sınırlar kalkmıştır” “Artık eskisi gibi mutlak bağımsızlık yoktur” Diyorlar ki, “eskiden ulusların bağımsızlığı için savaşmaları gerektiği doğruydu ama devir değişti. Bugün bağımsızlık savaşları yanlıştır. Bağımsızlıktan yana olanlar çağdışıdır ve diktatörlüklere özlem duyanlardır.” Diyorlar ki, “hala ‘Kahrolsun Emperyalizm’ deyip durmak dünya gerçeklerine gözlerini kapatmak, globalleşmeyi, küreselleşmeyi anlamamaktır.” Diyorlar ki, “Emperyalizm değişmiştir. Demokrasi ve insan haklarının uygulanması dışında hiçbir çözüm yolunun olmadığını görmüşler, demokrasinin dünya çapında hakim olması için mücadele etmektedirler.” Diyorlar ki, “Yabancı sermaye düşmanlığı modası geçmiş bir akımdır. Sermayenin gelmesi yatırımlar yapması iyidir. Özendirilmesi gerekir.” Diyorlar ki, “Allahtan batılı güçlerin liderliğini yaptığı uluslararası toplumlarda diktatör olma heveslerini kursaklarında bırakıyor, bunlara hadlerini bildiriyorlar.” Diyorlar ki, “Kapitalizmin egemen olduğu dünya özgür dünyadır; bundan böyle yalnız liberalizm diye anılan kapitalizm modern dünya demektir. İdeal değilse bile en azından doyurucu tek toplum modelidir. Bundan başkası yoktur olmayacaktır.” Emperyalizmin ideologlarının ve onlarla işbirlikçi ideologların dünya halklarını kandırmak ve yanıltmak için söyledikleri bunlar. Emperyalizm tarafından ‘80’lerin sonlarından itibaren halklara yöneltilen bir başka bombardımanın devamıydı bunlar, TV’lerden radyolara, gazetelere ajanslara kadar, kısaca emperyalist medya ile halkların beyinlerine, yüreğine yöneltilen zehirli okların etkisini pekiştirmek, artık dünyada “yeni bir düzenin” başladığını ilan etmek istiyorlardı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder