18 Temmuz 2009 Cumartesi

Doğu Türkistan’da Türk katliamı

Sincan değil Doğu Türkistan!

Çin’de Doğu Türkistan bölgesinde yüzlerce Türk katledildi. Türk basını doğal olarak bu konudaki haberleri manşetlerine taşıdı.

Ancak ortada bir yanlış bilgilenme ve üslup var. Hemen hemen bütün haberlerde yer alan bir cümleye dikkatinizi çekerek başlayalım: “Çin’e bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çıkan olaylarda 156 Uygur öldürüldü.”

Her şeyden önce olayların yaşandığı bölgenin binlerce yıllık tarihsel adı “Doğu Türkistan”. “Sincan” ise Çin’in o bölgeyi işgal ettiği 1880’li yıllarda verilmiş bir isim. Anlamı da “Yeni fethedilmiş toprak”. Dolayısıyla o bölgeye “Sincan” demek, Çin’in işgalini kabullenmek anlamına geliyor. Doğu Türkistan’a “Sincan” demenin, örneğin Batı Trakya’ya “Doğu Makedonya” demekten bir farkı yok. Yunanistan’ın idari örgütlenmesinde Batı Trakya resmi olarak “Doğu Makedonya” diye geçiyor. Biz Türkler ise o bölgeyle tarihsel bağımızı hatırlatmak için ısrarla “Batı Trakya” diyoruz.

Alıntı yaptığımız cümledeki ikinci büyük yanlış ise ölenlere “Uygur” denmesi. Halbuki Uygur diye bir millet yok. Türk diye bir millet var. Bu yüzden Uygur Türkü demek daha doğru olacaktır. Aynen Kırgızlara Kırgız Türkü, Azerilere Azerbaycan Türkü, Kıbrıslılara Kıbrıs Türkü dememiz gibi. Uygur Türküne Uygur demek emperyalizmin Türk milletini parçalara ayırma çabaları karşısında pes etmek anlamına gelir.





Binlerce yıllık Türk Yurdu:
Doğu Türkistan

Türkistan, Batılı kaynaklarda ve Rus ve Çin tarih yazınında “Türklerin Orta Asya’da yaşadığı bölge” olarak tanımlanır. Kabaca tarif etmek gerekirse, Hazar Denizi’nden bugünkü Moğolistan’a uzanan bölgedir. Güneyi Afganistan’a kadar uzar, kuzeyi bugünkü Kazakistan’ı kapsar. Türkistan 18. yüzyıla kadar sürekli bir Türk hakimiyeti altında yaşamıştır. Batısı 1700’lü yılların başından itibaren Rusya tarafından işgal edilmiştir. Bugün “Batı Türkistan”da dört bağımsız Türk devleti bulunmaktadır: Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan.

Türkistan’ın doğusu ise 1750’li yıllardan itibaren Çin saldırılarına uğramıştır. Basında “Sincan” olarak isimlendirilen Doğu Türkistan 1.6 milyon kilometrekarelik çok büyük bir bölgedir. Bütün Türkistan’ın neredeyse üçte biri büyüklüğündedir. Türkiye’nin ise 2 katıdır!

Doğu Türkistan çok önemli Türk uygarlıklarına evsahipliği yapmıştır:

MÖ 300-MS 550: Hunlar, 550-750: Göktürkler
750-850: Göktürkler-Uygurlar, 850-900: Uygurlar,
900-1200: Uygurlar-Karahanlılar,
1200-1230: Karahitaylar, 1230-1515: Çağatay Hanlığı,
1514-1680: Yarkent Hanlığı,
1680-1750: Türk-Çağatay beylikleri arasında bölünme,
1750-1933: Çin saldırıları, Çin işgali ve Türk direnişi,
1933-1934: Bağımsız Doğu Türkistan İslam Devleti,
1934-1944: Çin hakimiyeti,
1944-1949: Bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti,
1949: Doğu Türkistan Devleti’nin Mao önderliğindeki Çin Devrimi’ni desteklemesi ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne katılması,
1949-2009: Çin hakimiyeti

Görüldüğü gibi Doğu Türkistan tarihçilerin saptayabildiği MÖ 300’lü yıllardan başlayarak 2000 yıl boyunca sürekli Türklerin kontrolü altında kalmıştır.

Doğu Türkistan’ın kalbi sayılan Kaşgar da, Türk uygarlığı için önemli bir şehirdir. İlk Türk şehirleşmesi Uygurlar döneminde burada başlamıştır. İlk Türkçe ansiklopedi ve sözlük Divanı Lugati Türk, Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072’de bu şehirde yazılmıştır. Bu eserin benzerleri Batıda ancak 1700’lerde yazılabilecektir.

Kutadgu Bilig de yine 1060’larda Yusuf Has Hacib tarafından bu bölgede kaleme alınmıştır. Kutadgu Bilig döneminin en büyük edebi eserlerinden biri olmasını yanı sıra, önemli bir felsefe kitabıdır.

Uygur Türkleri, yüzlerce yıl hakim oldukları Doğu Türkistan’da Kaşgar, Yarkent, Balasagun, Hotan gibi döneminin ticaret ve bilim merkezleri sayılan çok önemli şehirler kurmuştur.

Doğu Türkistan’a 1750’den itibaren saldırmaya başlayan Çin, bu bölgede hiçbir zaman tam bir hakimiyet kuramamıştır. Bölgede Çin hakimiyeti ancak Çin Devrimi’yle birlikte kurulabilmiştir. O da Doğu Türkistan’daki Türk devrimcilerin Mao’nun devrimine desteğiyle mümkün olmuştur. Sovyetler Birliği’nin kuruluşunda önemli rolleri olmasına karşın Rus Bolşevikleri tarafından tasfiye edilen Galiyev, Nerimanov, Rıskulov gibi Türk devrimcilerinin kaderinin benzerini Doğu Türkistanlı devrimciler de yaşamıştır. Çin Halk Cumhuriyeti’ne katılım görüşmeleri sırasında Kasimi, Abbasov, Sugurbayov, Mononov gibi önemli Türk liderler Alma Ata’dan Pekin’e giderken şüpheli bir uçak kazasında hayatını yitirmiştir.

1949’dan sonra Doğu Türkistan sistemli bir Çinleştirmeye tabi tutulmuştur. 1949’da Türk oranı %95, Han Çinlisi oranı yalnızca %5’ti. Bugün ise 20 milyon nüfusun 8,5 milyonu Uygur Türkü, 7,5 milyonu Han Çinlisidir. Bütün baskılara karşın Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri milli kimliklerini korumayı başarmış ve Çinlileşmemiştir. Nüfus yapısındaki bu büyük değişim bölgeye yapılan büyük Han Çinlisi göçleri nedeniyledir.



Etnik çatışma değil katliam!

Şimdi yaşanan olaylara bir bakalım. Tabii tam olarak neler yaşandı bilemiyoruz. Bunun en büyük nedeni, Çin’in bölgeden her tür iletişimi kapatması ve internete bile izin vermemesi. Ancak Çinli yetkililer bile 156 Uygur Türkünün öldüğünü kabul ediyor. Doğru rakam bunun muhtemelen 3-4 katıdır. Türkiye’de Uygur Türklerine ait dernekler yaptıkları açıklamalarda en az 500 kişinin öldüğünü söyledi. Binlerce yaralı ve bir o kadar da tutuklu bulunduğu Çiniler tarafından da kabul ediliyor. Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kader’e göreyse binlerce ölü var!

Olaylar 6 Temmuz Pazartesi yaşandı. Çarşamba günlü gazetelere yansıyan resimlere bir bakın, Uygur Türklerinin yaptığı bütün protesto eylemlerinde yalnızca kadınlar var. Anlayacağınız o bölgedeki erkekler ya öldürülmüş, ya yaralı hastanede ya da tutuklanmış. Ve bir başka fotoğraf. Elinde çivili sopalarla Çinli erkeklerin Urumçi sokaklarında dolaştığını görüyoruz.

Tablo gayet net ve açık. Bölgeden pek haber gelmese bile, ne olduğu ortada. Doğu Türkistan’da yaşayan Çinliler, Çin Ordusu’nu da arkalarına alarak Uygur Türklerine karşı bir etnik temizlik başlatmış. Çin Hükümeti ise doğal olarak olayları farklı yansıtıyor: “Uygurlar ayaklandı, ordumuz da bastırdı. Olay bundan ibaret.” Bir kısım medya ise Çinlilerle Türklerin birbirine girdiği bir etnik çatışmadan bahsediyor. Ama ne hikmetse, fotoğraflarda silahsız cesetler var. Bir tane bile güvenlik görevlisi ölmemiş. Nasıl bir ayaklanmaysa. Ölenlerin tümünün Uygur Türkü olduğu söyleniyor. Nasıl bir etnik çatışmaysa.

Durum gayet net. Türkiye’deki çeşitli Uygur Türk derneklerinin de açıkladığı gibi, Çin’in güneyindeki bir sanayi şehri olan Guangdong’da bir fabrikada Türklerin kaldığı yatakhane Çin polisi ve yerel halk tarafından basılmış. Yüzlerce Uygur Türkü öldürülmüş. Bu olayları Urumçi’de protesto eden Türklerin üzerine ise otomatik silahlarla ateş açılmış. Birkaç bin gösterici içinden 500’ü aşkın ölü çıkmasının nedeni de bu. Açık bir katliam ve peşi sıra etnik temizlik yaşanıyor.

AKP nerede Türk’ü savundu ki Çin’de de savunsun

Doğu Türkistan’da yaşanan katliam AKP iktidarı tarafından gerektiği şekilde protesto edilmedi. Evlere şenlik bir açıklama yaptılar: “Son 2 gün içinde Urumçi’de gelişen olayları derin üzüntü ve kaygıyla takip ediyoruz. 150’den fazla insan hayatını kaybetti. 800’ü aşkın kişinin de yaralandığı bu olayları her şeyden önce Türkiye olarak, ülkemizdeki Uygur kökenli vatandaşlarımız da göz önüne alındığında yakından takip etmemizden daha doğal bir sonuç olamaz. Biz, olaylara sebep olan ve müsebbiplerin bir an önce tespit edilerek, adilane bir çözüm ile bu olayların durulmasını ve bölgede huzur ve sükunetin tekrar sağlanmasını arzu ediyoruz.”

O kadar insan depremden ölmüş sanki.

Çin hükümeti Türkleri katlediyor. AKP ise Çin hükümetinin bölgede huzur ve sükuneti sağlayacağından bahsediyor!

Türklerin en büyük devleti Türkiye’nin yeri göğü inletmesi gerekirdi. Türk’e sahip çıkılmalıydı.

AKP ise günü kurtacak beylik açıklamalar dışında bir şey yapmadı. Çin elçisi çağırılıp nota verildi diye yazdı Şeriatçı gazeteler. Halbuki yapılan Çin maslahatgüzarının çağırılıp olaylar hakkında bilgi alınması. Ticaret Bakanı boykot çağrısında bulundu ama Ticaret Bakanlığı hemen resmi bir boykot uygulamasının olmadığını açıkladı. Yani AKP iktidarda, ama resmi bir tepki göstermedi.

Uygur Türkünün davası satıldı yani...

Zaten AKP 7 yıllık iktidarı boyunca Türk’e ne zaman sahip çıktı ki?

Türk’ün davasını nerede savundu ki Urumçi’de de savunsun...

Irak’ta Türkmenler, ABD ve Kürtler tarafından katledilirken seyrettiler.

Karabağ’daki Ermeni işgalini hiçe sayarak Ermenistan’la Azerbaycan’ı barıştırmaya kalkıştılar.

Batı Trakya’da Türkleri yalnız bıraktılar. Bulgaristan’da oy kullanmaya giden Türklerin otobüsleri durduruldu, ırkçı Bulgarlardan meydan dayağı yedi, ses çıkarmadılar.

Kıbrıs’ta KKTC’yi peşkeş çektiler.

Türkiye’de PKK’nın Türkleri katletmesini seyreden bir iktidar gidip de Çin’de mi Türk’ün yanında olacak. Türkiye’de “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazılarından rahatsız olan, “Türk değil Türkiyeliyiz” diyen bir iktidar bütün dünyada da Türk düşmanı olur.

3.5 milyar dolara Uygur Türkünü sattılar

İşin ilginci, Urumçi’deki katliamın Gül’ün Doğu Türkistan’ı ziyaretinin hemen adından yapılmış olması. Yani AKP Çin’le ilişkilerini geliştirmeye çalışırken Çin de Türkleri yok etmenin planlarını yapıyor. Üstelik, Gül bu ziyaretinde Uygur Türklerine devletleriyle kaynaşma çağırısında bulunmuştu. Ardından da, Çin’le 3.5 milyar dolarlık bir ticaret anlaşması da imzalamıştı.

3.5 milyar dolara satılan bir Türk davası var ortada. Gül, imzayı attı, peşisıra Çin de Uygur Türklerine soykırım başlattı. Türkiye’den de doğru düzgün bir tepki gelmedi...

Sokaklara bakıyoruz. Mazlum-Der, İHH gibi Şeriatçı dernekler Doğu Türkistan davasına sahip çıkıyor. Ama destekledikleri iktidarın Uygur Türkünü çoktan sattığını hatırlatmak gerekiyor. İki üç eylemle, Çin bayrağı yakmakla Türk’e yaptığını ihanetleri unnuttaramazsınız.

Tabii gözden kaçmasın, eylemlerde fırsat bu fırsat sol düşmanlığı da yapıyorlar. Ellerde döviz: “Kızıl Çin”, “Doğu Türkistan’daki komünist zulme son”. Vakit gibi gazetelerde de benzer manşetler. Çin’in kızıllığı mı kaldı Allah aşkına. Çin bile idida etmiyor artık komünist olduğunu. Ama bizim Şeriatçılar fırsat bu fırsat sol düşmanlığına devam ediyorlar.

Tabii bunda Türk davasını savunmayı faşistlik sanan solun da büyük günahı var. Meydan böyle Şeriatçılara ve ülkücülere bırakılmış oldu. Aynen İsrail’in Gazze saldırısında olduğu gibi. İktidarları İsrail yandaşıdır. İsrail’le ticaret yapar, hatta İsrail ordusunun eğitimini sağlar. Sonra da Şeriatçı dernekler toplumu İsrail karşıtlığı üzerinden örgütler.

Şimdi de Gül Çin’le 3,5 milyar dolarlık çok büyük bir ticaret anlaşması imzalıyor, Şeriatçı dernek ise “Kahrolsun Çin” sloganları atıyor. Bu komediye son vermek ise anlaşılan bize, TÜRKSOLU’na düşüyor...

Tabii son vermemiz gereken bir komedi daha var. Bahçeli olayların Gül’ün gezisinin hemen arından başlamasına dikkat çekmiş ve Gül’ü eleştirmiş.

Ne var bunda diyebilirsiniz.

Öyleyse unutmuşsunuz. O gezide Gül ile birlikte MHP’li milletvekilleri de vardı. Üstelik aynı gezide DTP’lilerle birlikte çifte telli oynamışlardı!

Olayların ardında ABD mi var?

Çin, olayların hemen peşi sıra “Olayların ardında şu anda ABD’de yaşamakta olan Rabia Kader var.” açıklamasını yaptı. Ve Türkiye’de “Acaba ABD destekli bir ayaklanma mı söz konusu” tartışması başladı.

Burada büyük bir yanılgı ve çarpıtma var. Asya’da Türkler Anadolu’dan Moğolistan’a kadar uzanan bir şeritte hâlâ çoğunluk. Ve bu bölgedeki Türklerin birliğini sağlayıp tek bir devlete sahip olması emperyalizm için korkulu bir rüya. Bu yüzden Orta Asya’da Türkler üzerinden Rusya ve Çin’e karşı bir hakimiyet mücadelesine girmek gibi bir stratejisi olmadı ABD’nin. Bunu SSCB’nin dağıldığı dönemlerde 1989’da hazırlanmış bir ABD belgesinde de görebiliriz:

“Sovyetler Birliği’nin merkezi otoritesi çöktüğü zaman Rusya’dan başka 16-17 devlet ortaya çıkacaktır. Ortaya çıkan yeni devletlerden 5-6 tanesi Türk devleti olacaktır. Bunların bulundukları coğrafya stratejik yönden çok önemli ve doğal kaynakları zengindir. Bu devletler batıdaki Türkiye Cumhuriyeti’yle birleşirse o zaman Hitler Almanyası ve Stalin Rusyasından daha büyük bir tehdit Batılıların karşısına çıkacak.”

Doğu Türkistan’daki olayların ardında ABD’nin olduğunu düşünenler, buradaki Çin işgalini ve o işgale karşı 250 yıldır direnen Uygur Türkünü anlamamış demektir. ABD’nin olaylardan hemen sonra yaptığı açıklamaya da dikkatinizi çekmek isteriz. ABD hiç de sert bir şekilde Çin’i eleştirmedi. Uygur Türklerinin ardında da durmadı. Aksine, “itidal” çağrısında bulundu. Olayların durulmasını arzuladıklarını söyledi.

Benzer bir olayın, Tibet’te yaşandığını düşünün, Urumçi’deki gibi yüzlerce Türk’ün değil de 50 Tibet rahibinin Çin tarafından öldürüldüğünü düşünün. Ne olur? Dünya ayağa kalkmaz mı?

Olayların ardında ABD olmadığının en güzel göstergesi budur galiba…

Türkiye’de solun Türk düşmanlığı

Tabii durum bu kadar kolay değil. Yüzlerce kişinin öldürüldüğü bir katliam yaşanıyor Çin’de... Türkiye’de büyük tepki var. Ama Türkiye’de solcu hiçbir partinin olaylarla ilgili en ufak bir açıklama bile yapmadığını görüyoruz. 5 tane balina kıyıya vursa eylem yapanlar yüzlerce Türk katledilince neden sessiz kalır? İşte Türkiye’de Kürtçülüğün, PKK kuyrukçuluğunun solu getirdiği nokta... Türkiye’de sol o kadar Türk düşmanı olmuş ki, Çin’deki gariban Uygur Türkü öldürülünce kılı bile kıpırdamıyor.

Chavez Venezüella’da, Fidel ve Che Küba’da Latin Amerika’nın birliği için çalışınca, Nâsır Arapların, Lumumba Afrikalıların birliğini savununca iyidir. Ama iş Türklerin birliğini savunmaya geldi mi, Turancılık olur, Amerikancılık olur, Sovyet karşıtlığı olur. Bunun nedeni de aslında biraz önce verdiğimiz alıntıda gizli: Türklerin birliği emperyalizm için o kadar büyük bir tehlike ki... Ne yapmış etmişler Türk solcusunun Türklerin birliğini savunmasının önüne geçmişler.

Öyleyse yapılması gereken Türk’ü MHP’li sahtekarlardan da, AKP’li işbirlikçilerden de, Türk düşmanı sözde solculardan kurtarmak. Ve mazlum Türk’ün davasının yanında yer almak.

Bugün solculuğun da emperyayizm karşıtlığının da tanımı budur.
ÖZGÜR ERDEM

Hiç yorum yok: