Türkiye sosyalist hareketinin 12 eylül faşist generallerin darbesinden bugüne kadar bir varlık gösterememesinin nedenlerini açıklığa kavuşturmadan sosyalist işçi sınıfı hareketinin, sınıf mücadelesinin de doğru dürüst bir etkisinin olamayacağı inkar edilemeyecek gerçektir. Dünya işçi sınıfının ve emekçilerin mücadelesine baktığımız da, Sovyetlerin dağılması nedeni ile kısa sayılacak bir süreyi kapsayan bocalama döneminden sonra, işçi sınıfının politik mücadelesinin tekrar sınıf mücadelesine damgasını vurduğuna tanık olabiliyoruz. Burjuvazinin neo-liberal dönemle birlikte yoğunlaştırdığı sömürüsüne karşı işçi sınıfı, emekçiler sesiz kalmadılar ve mücadeleye giriştiler.
Latin-Amerikalı sömürülen işçi ve emekçilerin ayaklanması, gerek Latin-Amerika oligarşisini, gerekse bu militarist oligarşiye dayanarak, Latin-Amerikalı işçileri ve emekçileri açlığın ve yoksulluğun çıkmazına sürükleyen uluslar arası emperyalist-kapitalist burjuvaziyi köşeye sıkıştırıp, şimdiye kadar görülmemiş tarza kendi siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda mevziler kazandıklarını yine hiç kimse inkar edemez.
Latin-Amerikalı ve de tüm dünyalı yoksulların isyan bayrağı Che Guvera, bunun için ayağa kalkanlara, isyan edenlere (özellikle Latin-Amerikada) yol göstermeye devam ediyor.(1)
Latin-Amerikadaki bu gelişmelerin bir başka benzeri refah toplumu diye ilan edilen Avrupada,da yaşanmaktadır.
20 Temmuz 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder