Serdar Turgut, aksam.com.tr, 2009.3.15
Türkiye'de resmi otoritelerin Marksizm'e karşı özel antipatisi vardır. Marx, Lenin lafını duyduklarında bile tüyleri diken diken olur bu tiplerin. Mao adını duyduklarında ise resmen sinir krizi geçirirler.
Bunun neden böyle olduğu yolunda bir fikrim yok ama söz ettiğim psikolojik tepki en net biçimde askeri darbeler dönemlerinde görülmüştür. O dönemde radyoda aranan insanların isimleri okunurken bunların Marksist, Leninist ve hatta Maoist oldukları söylenirdi. O cümledeki 've hatta' vurgulaması devletin Maoizm ile hastalıklı bir algılama sorunu yaşadığını gösteriyordu. Ya kendi kafalarında Maoizm'i biraz abartıyorlardı ya da köylünün çoğunluk oluşturduğu bir topluma Maoizm'in fikir olarak girme tehlikesinin farkındaydılar.
Bugünlerde Maoizm beklenmeyen bir taraftan tekrar güncel oldu.
Etrafta, köylü ihtilali yaşanabileceğini, bunun mümkün olabileceğini düşünenler yok tabii ki... Onlar etrafta olsalar dahi köylülerin kıçlarını kaldırıp bir şey yapacak dermanları yok. Resmi otoriteler ne tür sinir krizi geçirirlerse geçirsinler, bugün Mao hiç tahmin edemeyeceğiniz bir açıdan tekrar dünya gündeminde.
Kapitalist global sistem neredeyse bir günde ve aniden çökünce Mao'nun bir zamanlar yaptığı 'Amerika aslında kağıttan kaplan'dır benzetmesi yoğun bir şekilde akıllara gelmeye başladı.
Kağıttan kaplan
'Kağıttan kaplan' çok eski bir Çin deyimidir . Görünüşte güçlü olup içi kof olanlar için kullanılır. Görünüşte güçlü 'Kağıttan kaplan' en küçük rüzgarda bile oradan oraya savrulur durur.
Başkan Mao bu deyimi, 1946 yılında Amerikalı gazeteci Anna Luisie Strong'a verdiği mülakatta ortaya attı. Görünüşte güçlü olan bu ülkeden korkmak için gerçekte hiçbir neden bulunmadığını ve ABD'nin 'Kağıttan kaplan' olduğunu söyleyen Mao, Marksist literatüre yeni bir deyim kazandırmış oldu. Çin-Sovyet anlaşmazlığının tırmandığı yıllarda Kruşçev, Mao'ya 'ABD gerçekten bir 'Kağıttan kaplan' olabilir ama bu 'Kağıttan kaplan'ın nükleer dişleri var' demiştir.
Bu deyim Maoizm'in meşhur 'Kırmızı Kitap'ının tüm dillere çevrilmesi nedeniyle kapitalizmin tüm merkez ülkelerinde yaygın bir şekilde kullanılır oldu.
Marx'ın teorisi
Gerçekten de bir 'Kağıt kaplan'mış gibi hızlı bir şekilde çökmekte olan kapitalizmin nasıl çökebileceği gayet tabii ki Karl Marx tarafından analiz edilmiştir. Marx'ı sadece 'Komünist Manifesto'dan okuyup öğrenenler onun aslında Adam Smith, Ricardo, Malthus ekolünden bir klasik iktisatçı olduğunu bilmezler, görmezler. Görseler bile anlamazlar. Onlar için Marx sadece proleterya ihtilalinin teorisyenidir. Oysa proleterya ihtilali beklentisinin temelinde çok sıkı bir iktisat teorisi vardır.
Bu teori Kapital'in üç cildinde ortaya konmuştur. Önyargılı yaklaşımların aksine Kapital okunması hayli keyifli olan bir eserdir.. Teknik bir dili mecburen olan takriben ilk 70-80 sayfayı aştığınızda kitabı elinizden bırakabilmeniz güç olabilir. Çünkü Marx aynı zamanda iyi bir edebiyatçıdır da... Mizah duygusu yoğundur ve nefis polemikler yapabilir. Kitapta bu üç özelliğinin de örneklerini bol görürsünüz.
Marx kapitalizmde değerin ve artı-değerin nasıl yaratıldığını çözümlerken sistemin işleyişini anlatmak için 'Yeniden üretim şemaları'nı kullanmıştır. Kabul etmek gerekir ki; iktisatçı olmayanlar açısından kitabın bu bölümü çok eğlendirici olmayabilir. İktisatçılar ise üzerinde çalıştıkları takdirde bu şemalarda kapitalist üretim biçiminin nasıl çalıştığını ve tüm sistemin bağlantılarının nasıl kurulduğunu görebilir.
Marksist düzenlerde planlamaya özel önem verilmesinin temelinde bu teorik yapı yatar.
Şimdi Marx üretimi incelerken, yeniden üretim şemalarının bir aşamasında aksayabileceğini göstermiştir. Yeniden üretim şemasının aksaması veya kesilmesi klasik anlamıyla iktisadi krizdir.
Kaç yılda çökecek?
Marx'ın bu ekonomik çerçevesi bazı militanlar ve iktisatçılar arasında 'Yeniden üretim şeması'nın kaçıncı aşamasında çökeceği tartışmasını başlatmıştır.
O aşama belirlendiğinde militanlar bunu, kapitalist sistemin kaç yılda çökeceğini hesaplamaya dönüştürebileceklerini düşünmüştürler. Böylece kapitalizmin hiçbir sınıfsal müdahale bile olmasa iç dinamiği ile kendiliğinden çökeceği yorumu da çıkmıştır.
Gerçi bu yorumlar sadece Marksist iktisatçılara özgü bir bakış açısı değildir. Joseph Schumpeter gibi klasik iktisat ekolünden bir iktisatçı da kapitalist üretim sistemin uzun dönemli dalgalanmalarını bir modele bağlamıştır.
Hayli fazla ekonomik determinizm içeren bu yoruma karşılık, yeniden üretim sürecinin bir aşamada aksaması durumunda, o an ancak bir siyasi müdahale yapıldığında kapitalizmin çökertilebileceğini, yoksa kendi haline bırakıldığında yeniden üretim sürecinin tekrar düzgün olarak işlemeye başlayacağını söylemişlerdir. Klasik iktisat teorisi açısından yeniden üretim sürecinin aksama biçimini incelemiş olan Marx'ın bakış açısının bu ikinci kapitalizmin çöküşü yorumuna daha yakın olduğunu söylemek mümkündür.
Krizin nedeni IBM PC mi?
Kapitalizmin bu derece absürd ve gerçeklikten kopuk hale dönüşmesini klasik iktisatın kavramlarıyla açıklayabilmek pek mümkün değil. Kapitalizm 20. Yüzyıl'ın ikinci yarısında hemen herkesin işadamı olup büyük paralar kazandığı ve bunu üstelik üretmeden başardığı bir sürreel sitem haline dönüştü.
Bunun nasıl olabildiğini eğer açıklayabilirsek, bugünkü ani çöküşü de anlamlandırmış oluruz gibi geliyor bana. Bence her şey 1980'lerin başında ortaya çıkarılan ve 82-83 yılları arasında yaygın olarak kullanıma sunulan IBM PC'nin üretilmesiyle başladı.
O tarihi, kapitalizmin çöküşünün başladığı yıl olarak ilan etmek bile gerekebilir. Yani çöküş öyle aniden ve hızlı olan bir şey değildi aslında. IBM PC'nin ortaya çıkmasıyla, kullanmayı bilen herkes, spreadsheet okumayı ve bunu işlemeyi de öğrendi.
Kapitalizmin belası spreadsheet oldu
'Spreadsheet' adını, dergilerin veya gazetelerin orta sayfalarında birbirine bakan iki sayfaya aynı konunun detaylı yayılarak (Spread) işlenmesinden almıştır. Temelde bir muhasebe yöntemi olan 'Spreadsheet'te, bir şirketin tüm birbirine bağlı işlemleri ve o şirketin başka şirketlerle alacak-verecek ilişkilerini toplam sistem içinde bütün olarak göstermek mümkündür.
Ancak bir bilgisayar tarafından üretilebilecek kadar komplike olan 'Spreadsheet'leri IBM PC'nin ortaya çıkmasından sonra bilgisayar kullanmasını bilen herkes kullanır olmuştu.
'Spreadsheet' yöntemi sistemi kullanmayı bilen her insana çok sayıda manipülasyon yapma imkanı veriyordu. Sistemde her veri diğer veriye bağlı olduğundan sistemin içinde sadece tek bir veriyle biraz oynayarak iflas halindeki bir şirketi bile çok karlı göstermek mümkün oldu. Ve hayal dünyaları yaratılmaya başlandı.
Her önüne gelen bir şirket kurdu. (Teknoloji, internet veya medya şirketi olabilir bu.) Sonra aldı bilgisayarını eline, şirketini para kazanıyor gibi gösterdi. Genç insanlar işadamı haline geldi ve ortada hiçbir üretim olmadığı halde büyük paralarla oynamaya başladılar. Ortaklıklar bile kurdular.
İşte bu insanlar kutu gibi evlere milyonlarca doları harcadılar. Bir şişe şaraba on binlerce dolar harcadılar, hayali paralar kazandılar, harcadılar, yediler ve içtiler. Tamamen hayal üzerine kurulu bir düzen yaratıldı veya Mao'nun deyimiyle gerçekten bir 'Kağıttan kaplan' ülke oluşturuldu spreadsheet'ler ve bilgisayarlarla...
İşte bu yüzden sistem neredeyse bir günde tamamen çöktü ve herkes şaşırıp kaldı.
Bu Marx'ın bile hayal etmesinin mümkün olmadığı son derece fantastik bir olaydı.
--
Refik Ünal
İstiklal cd.
17 Mart 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder