26 Nisan 2009 Pazar

Hocalı Katliamı

Ermeniler Hocalı’da bir gecede 700 kişiyi katletmişti. Sınırı açmak bu soykırımı kabullenmek demek.

Obama’nın hediyesi: Büyük Ermenistan

Obama TBMM’de yaptığı konuşmada Ermenistan’la sınır kapısını açmamız gerektiğini söylemişti. Amerikancı AKP iktidarı da talimatı anlamış ki, gerekeni yapmaya başladı.

Aslında AKP Ermenistan sınırını açmak için çoktandır çalışıyor. Dışişleri Eski Bakanı Yaşar Yakış’ın dediğine göre Türkiye ve Ermenistan heyetleri bu konuda 2007’den beri toplantılar düzenliyormuş.

Tabii AKP, Obama’nın gelişini fırsat bilip Ermenistan sınırının açılışını hızlandırmaya çalışıyor. Hazır tüm partiler ve gazeteler Obama’nın karşısında esas duruşa geçmişken, sınırı bu aralar açmak tam bir “yangından mal kaçırmak.”

“16 Nisan’da sınır açılıyor.” söylentisi yayıldı. Hatta ABD’de birkaç gazetede bu doğrultuda yazı çıktı. Basın yansıtmıyor ama, sınırın açılma olasılığının bile ortaya çıkması büyük tepkilere neden oldu. Anlaşılan AKP bu tepkiler nedeniyle cesaret edemedi. Şimdi Türk milletini ikna etmeye çalışıyorlar. Sınırın açılmasının ne kadar hayırlı olacağının propagandası yapılıyor.

Bir de biz inceleyelim dedik şu meseleyi. Amerikan ya da Ermeni gözüyle değil de, bir Türk gözüyle... Gerçekten de hayrımıza mı şu sınırın açılması?

O sınırı biz niye kapattık hatırlayan var mı?

Ermeni yayılmacılığının haritası
(Büyütmek için tıklayın)

Sınırı kapatmamıza neden olan Ermeni yayılmacılığının haritası Türkiye’deki siyah bölge: Ermenistan Anayasası’nda bahsi geçen Büyük Ermenistan. Ambargonun gerekçelerinden biri Ermenistan’ın bu yayılmacı istekleri. Azerbaycan’daki siyah bölge: Ermenistan işgali altındaki topraklar. Azerbaycan’daki yeşil sınırlı bölge: Sorunun kaynağı olarak gösterilen Karabağ bölgesi. Görüldüğü gibi Ermenistan yalnızca Karabağ’ı değil, o bölgenin üç katını işgal etmiş. Sınırın açılması Ermenistan’ın siyah bölgedeki işgalini ve yayılmacı isteklerini kabullenmek anlamına geliyor.

Hürriyet gazetesinde bir haber: “Ermenilerin yüzde 99’u sınır kapısının açılmasını istiyor.”

Gören de Türkiye-Ermenistan sınır kapısını iki ülke ortaklaşa bir karar alıp kapatmış sanır. Beyler, bırakın şu çarpıtmayı, o sınırı biz kapadık! Çünkü Ermenistan’a ambargo uyguluyoruz. Ve Ermenistan ambargodan büyük zarar görüyor. Tabii ki isterler sınırın açılmasını...

Bir de Star gazetesinde bir manşet: “Bir bardak suda fırtına.” Biz milliyetçiler aşırı tepki gösteriyormuşuz...

Peki o sınırın açılmasına karşı çıkmak gerçekten de “bir bardak suda fırtına koparmak” gibi aşırı bir tepki mi? Sınırın açılması o kadar önemsiz olsa herhalde Obama gelip TBMM’de gündeme getirmezdi. ABD konuya o kadar çok önem veriyor ki. Bakın, Medeniyetler İttifakı toplantısına o kadar ülke katıldı. Obama yalnızca iki ülkenin bakanıyla ortak bir toplantı yaptı: Türkiye ve Ermenistan...

Peki niye koyduk biz Ermenistan’a ambargoyu? Niye kapadık o sınırı?

Çünkü Ermenistan Azerbaycan’ı işgal etmişti. 1988 yılında başlayan işgal hareketi 1992’ye kadar sürdü. Azerbaycan’ın neredeyse dörtte biri işgal edildi. İşgal sırasında 20 bin Azerbaycan Türkü hayatını yitirdi. Hocalı, Ağdaban, Laçin, Kugark’ta “soykırım” yapıldı. Bu bölgelerde kadın-erkek, yaşlı-genç demeden bütün Türkler öldürüldü. 1 milyona yakın Türk göç etti.

Türkiye 1993’te bu işgalleri protesto ederek Ermenistan’a ambargo uygulamaya başladı. Sınırı kapadı.

Sınır kapısının açılması işte bu işgalin kabul edilmesi anlamına gelecek. Gerçi işbirlikçi basınımız olayı şöyle koyuyor: “Karabağ sorunu çözülürse sınır kapısı açılacak.” Halbuki Ermenistan işgali altında bulunan Azerbaycan toprakları Karabağ’

ın 3 katı büyüklüğünde... Kısacası Karabağ’la sınırlı bir sorun değil ortadaki. Biz Ermenistan’ın işgalciliğini protesto ediyoruz.

Ambargo yalnızca Azerbaycan’ı değil Türkiye’yi de koruyor

Çok önemli başka bir çarpıtma ise, o sınır kapısının Türkiye-Azerbaycan dostluğu için kapalı tutulduğudur. Doğru, sınırın kapanmasının en önemli nedeni Ermenistan’ın işgali. Ancak Türkiye’nin uyguladığı ambargonun resmi olarak iki gerekçesi daha var:

- Ermenistan’ın “Ermeni soykırımı” iddialarından vazgeçmemesi.

- Ermenistan’ın Türkiye’deki “Altı Vilayet” üzerindeki hak iddiaları.

Ermenistan’ın Anayasasında dahi sözde soykırım iddiaları yer alıyor. Tabii bu durumu asla kabul etmiyoruz.

Aynı şekilde Ermenistan, Türkiye’nin “Altı Vilayeti”nde Türkiye hakimiyetini kabul etmemekte, Türk işgali altında olduğunu iddia etmekte ve “Batı Ermenistan” olarak görmektedir. Üstelik bu iddialar 1995’teki “Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi”nde resmen kabul etmiştir. Ve o Bildirge Ermenistan Anayasasının temelini oluşturur. Anlayacağınız topraklarımıza göz diktiğini Anayasasında bile açıkça ifade eden bir devletle karşı karşıyayız.

Tabii bu “altı” rakamı kimseyi yanıltmasın. “Altı Vilayet” (Vilayeti Sitte) Sevr Anlaşması’nda Ermenistan’a devredilmesi gereken vilayetler olarak geçmektedir. Osmanlı dönemi idari haritasına göre şu “altı” şehir kastedilmektedir:

Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput ve Sivas.

Bugünkü haritamıza göre ise bu “altı” vilayet aslında tam 23 ayrı ilimize denk düşmektedir:

Erzurum, Erzincan, Ağrı, Van, Hakkari, Bitlis, Muş, Şırnak, Batman, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Elazığ, Tunceli, Malatya, Bingöl, Sivas, Amasya, Gümüşhane, Bayburt, Tokat ve Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi!

Buna bir de Sevr Anlaşması sırasında zaten Ermenistan’a ait olduğu kabul edilen Kars vilayetini ekleyin. Yani bugünkü sınırlarla Artvin, Iğdır, Ardahan ve Kars... Oldu mu size 27 il!..

Kısacası Ermenistan bütün Doğu Anadolu’yu istiyor. Anlayacağınız Azerbaycan’ın “dörtte biri”ni işgal eden Ermenistan, bununla da yetinmiyor, Türkiye’nin de “dörtte biri”ne göz koyuyor.

Doğru, ambargo uygulanmaya başladığında Ermenistan’ın Türkiye üzerindeki yayılmacı isteklerinin kanıtı olan o “Bağımsızlık Bildirgesi” henüz ortada yoktu. Ancak Bildirge kabul edilince, Türkiye şiddetle protesto etti ve ambargonun resmi gerekçeleri arasına aldı.

Bu yüzden ambargo, yalnızca Ermenistan’ın Azerbaycan’daki saldırganlığını değil, Türkiye üzerindeki emellerini de protesto etmektedir.

Peki yıllar sonra, Ermenistan’ın topraklarımız üzerindeki emellerinde bir değişiklik var mıdır? Hayır!

Bakın, bayraklarında Ağrı Dağı hâlâ duruyor. Bir ülke, komşunun sınırlarındaki bir dağı, niye bayrağına koysun?

Ambargonun kaldırılması, Ermenistan’ın saldırganlığını ve yayılmacılığını kabullenmektir. Bunu kabullenen zihniyet, Ağrı Dağı’nın Ermenistan’da olmasını da kabullenir, sözde soykırım iddialarını da içine sindirir, ülkemizin doğusunun tamamen Ermenistan’a verilmesini de hoşgörür. Yeter ki Ermenistan’la dost olalım... Ve ABD’yi hoşnut edelim!

AKP Azerbaycan’a tuzak kurdu

AKP’nin sınırı açabileceğini açıklaması, Azerbaycan’ın çok sert tepkisine neden oldu. Aliyev, Obama’nın ziyareti sırasında düzenlenen Medeniyetler İttifakı toplantısına katılmadı, hatta herhangi bir bakan ya da bürokratını da göndermedi. Bir tek gençlik sözcüsü sıfatıyla kızını gönderdi. Bu yalnızca Türkiye’yi değil, Obama’yı da protestoydu.

Üstelik Aliyev “Türkiye’ye doğalgaz satışını keseriz” açıklamasında da bulundu. Tepki göstermekte haklı. Çünkü AKP son 3 yıldır Azerbaycan ile Ermenistan’ın arasını yapmaya çalışıyor. Aslında bu “ara yapma” Azerbaycan’ı ikna etmeye dönüştü. Azerbaycan’dan Ermenistan’ın uzattığı “dostluk” elini tutması isteniyor.

Halbuki şunu örmek gerekiyor: Ermenistan tabii ki dostluk elini uzatır. Azerbaycan’ın dörtte birini zaten işgal etmişler. O el sıkıldığı anda işgal kabullenmiş olur. Tabii Azerbaycan bu oyuna gelmiyor. Ermenistan’la aynı masaya oturmayı bile kabul etmiyor.

Ancak AKP iktidarı o kadar işbirlikçi, o kadar Amerikancı ki, Ermenistan’ın Türkiye üzerindeki bütün o emellerini görmezden gelerek, sınırın açılışını Karabağ sorununa endeksliyor. O “sorun” çözülürse, kapı açılabilirmiş.

Diyelim ki Ermenistan yalnızca Karabağ’ı değil, işgal ettiği Azerbaycan topraklarının tümünü terk etti ve 1988 öncesi sınırlarına geri çekildi. Bu soykırım iddialarından vaz geçtiği anlamına mı gelecek? Doğu Anadolu’nun aslında kendi toprakları olduğu iddiasını, hatta bunu Anayasasına almayı bırakmış mı olacak?

Tabii ki hayır. Zaten Türkiye’nin böyle bir talebi de yok. Ne diyor Tayyip: “Karabağ sorunu çözülürse sınır kapısını açabiliriz.” Aslında Karabağ umurlarında falan değil. Bu kadar tepki olmasa o sınırı çoktan açmışlardı. Tayyip’in yarın öbür gün şöyle diyeceğinden emin olabilirsiniz: “Obama bize güvence verdi. ABD’nin sözüne mi güvenmeyeceğiz. Ermenistan geri adım atmasa da biz bu sınır kapısını açıyoruz.”

Ve bu durum gazetelere şöyle yansıyor: “Türkiye Ermenistan’la pazarlık yapıyor.” Halbuki ortada bir pazarlık falan yok. Ermenistan Karabağ’ın kendi toprakları olduğunu, bölgeden hiçbir koşul altında çekilmeyeceğini defalarca açıkladı. Ne AKP Ermenistan’ı ikna etmeye çalışıyor ne de Ermenistan AKP’

yi. Alan memnun satan memnun. Burada ikna edilmek istenen ülke aslında Azerbaycan. Ve, AKP’nin Ermenistan’la masaya oturmasının tek nedeni Azerbaycan’ı da masaya oturmaya ikna etmek.

Ermenistan sınırını açmak Azerbaycan sınırını kapamaktır

Aliyev’in protesto edip Türkiye’ye gelmemesi aslında çok akıllıca bir hareketti. Çünkü Aliyev’in katılmadığı o Medeniyetler İttifakı toplantısında Obama Türk ve Ermenistan Dışişleri bakanlarıyla bir araya geldi. Halbuki bizim Ermenistan’la diplomatik bir ilişkimiz de yok. Yani Ermenistan’ın dışişleri bakanıyla öyle bir araya gelip toplantı falan yapmamız gerekir. Ancak Obama bir emrivaki yapıp bu toplantıyı gerçekleştirdi.

Tabii AKP o toplantıya çoktan razı. Yeter ki Obama’ya yaransın. Anlayacağınız o emrivaki aslında Azerbaycan içindi. Demek ki AKP resmen Azerbaycan’a tuzak kurmuş. İyi ki Aliyev gelmemiş. AKP onu Ermenistan’la masaya oturtmak istiyormuş.

Aliyev’Tüm bunlar yetmezmiş gibibaşka bir vahim gelişme daha oldu. Azerbaycanlı gazeteciler sınır kapısının açılmasını protesto etmek için Türkiye’ye gelmek istedi. Uçakları Bakü’den kalktı, ancak Kars’a inişine izin verilmedi...

Gördünüz mü rezaleti! Dostluk-kardeşlik masallarıyla Ermenistan sınırının açılması gerektiğini söyleyenler, kadim dostumuz Azerbaycan’dan gelen Türk gazetecilerin ülkemize sokmuyor!

Gördünüz mü, Ermenistan’a ambargo kalktı. Azerbaycan’a ambargo başladı.

Ermeni girsin, Azerbaycan Türkü giremesin!..

Ermeniyle dost olacaksın, Azerbaycan Türküyle olmayacaksın!..

Ermenileri biz mi kurtaracağız? Ülkelerini çok seviyorlarsa, önce kendi ülkelerinde yaşasınlar

Bir başka büyük çarpıtma da Ermenistan’la ticaret konusunda yapıldı. Öyle bir tablo çiziliyor ki, sanki biz bu ambargo yüzünden büyük kayıplara uğruyoruz. Halbuki hiç de öyle değil. Diaspora Ermenilerinin zenginliği kimseyi yanıltmasın, Ermenistan dünyanın en yoksul ülkelerinden birisidir. Dağlık, çorak bir ülkedir. Ne sanayisi vardır ne maden zenginlikleri ne de doğru dürüst bir tarımı... Bebekleri açlıktan ölen nadir ülkelerdendir.

Ermeni diasporasının bu kadar büyük olmasının nedenlerinden biri de bu aslında. Parayı denkleştiren ya Rusya’ya kaçar ya Fransa’ya ya da ABD’ye...

2008’de Ermenistan nüfusu 3 milyon. 15 yıl önce ise 3.5 milyondu. Yüksek doğum oranlarına rağmen. Neden? Çünkü büyük oranda dış göç veriyorlar: Yıllık binde 5. Yani her sene her 200 Ermeniden biri ülkesini terk ediyor. Bu dünyanın en büyük oranlarından biri. Dünyada toplam 7 milyon Ermeni var. 4 milyonu, yani yarısından fazlası, kendi ülkesinde yaşamıyor. Madem o kadar milliyetçiler ve Ermenistan’ı seviyorlar, ülkelerinde yaşasınlar!

Bir de sanılmasın ki Ermenistan bütün komşularıyla gül gibi geçiniyor da bir tek bizimle sınırları kapalı.

Doğu komşuları Azerbaycan. Herhangi bir ilişkileri yok.

Kuzey komşuları Gürcistan. 90’ların başında onlarla da savaşmışlardı. Çok kısıtlı ticaretleri ve sıfıra yakın diplomatik ilişkileri var.

Batı komşuları zaten biziz.

Güney komşuları ise İran. Onlarla da çok iyi ilişkileri yok. Çünkü, Ermenistan katı bir Hıristiyan Şeriatıyla yönetiliyor. Gregoryan mezhebi hakim. Kendisi de Şeriatçı bir devlet olan İran, Ermenistan’la ilişkilerinde hep mesafeli duruyor. Ermenistan ise tek şansı olduğu için İran’la ilişkilerine önem veriyor. İran’la ticaretleri ise çok çok düşük. Yeni yeni doğalgaz almaya başladılar o kadar.

Denize kıyıları yok. Komşularıyla ilişkileri ortada. Anlayacağınız Ermenistan tamamen kuşatılmış halde. Sınırımızın açılması her şeyden önce nefes almalarını sağlayacaktır.

Ermeniler iki kilo domates alsın diye mi sınır açacağız?

Peki biz nefes alacak mıyız? Sınırın kapalı olmasının ticari açıdan bize bir zararı dokunuyor mu? İşbirlikçi basına göre, ambargo yüzünden büyük bir ticaret ortağından mahrum kalıyoruz. Aslında, 100 milyar dolar bile kar etsek Ermenistan’la ticaret yapmamak lazım. Türk düşmanlıkları, topraklarımız üzerindeki emelleri ortada.

Ama istesek de Ermenistan’ın bizimle yapabileceği bir ticaret yok. Toplam ticaret hacimleri ne dersiniz? Bütün ihracatları yıllık 1.2 milyar dolar. Çoğu da ABD, Fransa ve Almanya’ya. Yani diaspora Ermenilerine... O sınır kapısını açsak ne yararı olacak? Satacak bir şey üretemiyorlar. Bir şey satın alacak paraları da yok. Iğdır semt pazarına gelip iki kilo domates alabilirler, o kadar!

Ancak o kapıyı açmanın bize büyük mali kaybı olacak. Aliyev, sınır açılırsa Türkiye’yle ticaretlerini keseceğini duyurdu. Azerbaycan’la toplam ticaretimiz 4 milyar dolar. Ermenistan bütün ihracatını bizle yapsa bile, yani alacağı her şeyi bizden alsa bile, bu rakam 1.2 milyar dolar. Anlayacağınız Azerbaycan’la ticaretimizin “dörtte biri.”

Görüyor musunuz mantıksızlığı!

Ermenistan Azerbaycan’ın “dörtte biri”ni işgal ediyor. Türkiye’nin “dörtte biri”nde hak iddia ediyor. Ve tüm bunları görmezden gelip sırf ABD istedi diye sınırımızı açmayı planlıyoruz. Ve Ermenistan’la yapabileceğimiz maksimum ticaret, uğruna feda ettiğimiz Azerbaycan’la yaptığımızın “dörtte biri”...

Mantıklı mı sizce?

Amerikancılık propagandası için dolarlarla, teknik ekonomik terimlerle Türk milletinin gözünü boyayanlara sesleniyoruz: Haydi diyelim vatan, toprak, Türklük sizin için bir şey ifade etmiyor. En azından şu rakamları önünüze koyup bir düşünün. Sınır kapısını açmak gerçekten de (sizin deyiminizle) “rantable” yani karlı mı? Değer mi?

Amerikancılık akla zarar, ülkeye zarar...

Gördünüz mü Amerikancı AKP iktidarının şu ülkeye zararını? Öyle katıksız Türk düşmanı ki bu parti, yalnızca Türkiye’yi değil, Azerbaycan’ı da satıyor.

Amerikancılığın Türkiye’yi getirdiği noktadır bu. Son 10 yılımıza bir bakalım. ABD’yle stratejik ortaklık diye diye, “dostluk-kardeşlik” diye diye nelerden vazgeçildi?

Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleriyle bir ilişki kalmadı.

Batı Trakya Türkleri, Yunanistan’la dostluk politikası adına yalnız bırakıldı.

Kuzey Kıbrıs’ta Annan Planı’na teslim olundu ve KKTC kendi kaderine terk edildi.

Kuzey Irak’taki Türkmenler etnik temizliğe tabi tutuldu. Kürtler Kerkük’te Türk bırakmadı. ABD Telafer’de Türkmenl katliamı yaptı. AKP sesini çıkarmadı. Hatta Irak’taki Amerikan işgali desteklendi.

Ve bugün son olarak Azerbaycan’dan da vazgeçiyoruz.

Bu Türk düşmanı AKP iktidarı, bu Amerikancı zihniyet, sınırlarımızın ötesindeki Türkleri bir bir yurtsuz bıraktı.

Bu durum, ekonomik bir yıkımı da beraberinde getiriyor. Hatırlayalım. ABD istedi diye Körfez krizinden sonra Irak’a ambargo uyguladık. Kerkük-Yumurtalık Boru Hattını kapadık. Türk ekonomisine zararı 40 milyar dolar oldu.

Irak’a ambargo uygula, zarar et!

Ermenistan’a uyguladığın ambargoyu kaldır. Yine zarar et!..

Sırf ticari açıdan bile baksak, şu Amerikancılık ne kadar da zararlı...

Ve mantıksız.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de vatan toprağını satıyorlar...

Allah akıl fikir versin hepsine...

Bu kafayla bırakın ülke yönetmeyi, çay ocağı bile işletilmez.ÖZGÜR ERDEM

Hiç yorum yok: