20 Aralık 2009 Pazar

Yitirdiklerimize bağlılık, hayattakilerle birleşmekten geçer

/



Halk için, bir bütün olarak insanlık ve doğa için emek vermiş, önemli katkıları olmuş ve bedel ödemiş insanları kategorize etmek; bazılarını “komünist”, “devrimci”, “yurtsever” veya başka şekilde nitelendirip diğerlerinden ayırırken; bazılarını “burjuva aydını”, “tasfiyeci”, “revizyonist”, “troçkist”, “anarşist”, “reformist” vb ithamlarla ötekileştirmek, halkı bölmenin, birliği, kaynaşmayı ve daha ileri bir sentezi önlemenin bir başka çeşididir. Bütün abartılı sosyalist söylemlerine rağmen bu anlayış, gerçekte dar grupçu, özel mülkiyetçi ve birinci sınıf kapitalist bir anlayıştır.

Halk için hizmet etmiş herkes, saygıya değerdir. Tümünün katkıları bizim için öğreticidir. Yoksul bir işçiden bilim insanına, özgürlük savaşçısından öğretmenine kadar, halk için emek vermiş bütün insanlar bizim nazarımızda eşittir. Kendini doğruların merkezi olarak görme anlayışı yanıltıcıdır; işte koca tarih! Belli ki olumsuzluklar “ötekilerine”, olumluluklar “bize” özgü değildir. Herkesin kusurları olur, çiçeklerin dikenleri gibi. Dikenleri, çiçeğin güzelliğini yadsımamıza gerekçe olamaz.

Bal, pek çok çiçeğin özünden gelir. Doğru fikirlerin, binlerce, milyonlarca deneyimin ortak sonuçlarından gelmesi gibi. Arı gibi, “her çiçekten bal eyleyen” bir yaklaşım gerekiyor. Arının çiçeğe, çiçeğin toprağa, yağmura, güneşe ve rüzgara ihtiyacı kadar ihtiyacımız var buna. Varsın bin bir çeşit çiçekle güzelleşsin halk bahçemiz; bal tadında mayalansın ortak kültürümüz.

Bunun için ayrımsız, bütün köklerimizle toprağı sıkı sıkıya kavrayarak güneşe uzanırsak, birleşip kardeşleşmemiz ve başarmamız daha kolay, gerici fırtınalar karşısında sarsılmamız daha zor olur.

***

Aziz Nesin’in dediği gibi, ölenlere yağcılıkta üstümüze yoktur. Hayattayken arkadaşlarımıza çektiririz veya onlara ilgi göstermeyiz. Fakat kaybettikten sonra, ilahlaştırıp göklere çıkarır, toz kondurmayız. Sonra aynı kötülüğü onların hayatta kalmış arkadaşlarına yaparız.

Hayatta olanların önemli katkılarını hasıraltı eder veya görmezden geliriz. Ama kaybettiklerimizin fikirlerini Kuran’ın ayetleri gibi dokunulmaz kılarız.

Keza, hayatta olanları, kusurlarını abartarak yerin dibine batırırız; ölenlerin kusurlarını küçümser, onları pürupak gösteririz.

Her iki yaklaşım da abartılıdır, gerçekçi ve arkadaşça değildir.

Oysa, insanlarımız hayattayken kıymetini bilmezsek, onları kaybettikten sonra ne kadar övgü düzersek düzelim boştur. Ve kaybettiklerimiz bizim için ne kadar değerliyse, gerçekte, hayattakiler de en az onlar kadar değerlidir.

İnsanlarımıza öldükten sonra değil, hayattayken değer vermeli ve onları, bütün günahlarıyla, sevaplarıyla hemen şimdi sahiplenmeliyiz.


kemal kutan yeni sentez alintidir

Hiç yorum yok: